Camın ardında, sarı-beyaz tüyleriyle bir kedi oturuyordu. Sessizdi ama gözleri derin bir şey anlatıyordu. Sanki, “Ben geldim… Beni unuttun mu?” diyordu.
Doktor hanım bir an durdu, kalemi masasının kenarına bıraktı. İçinden usulca fısıldadı:
— Yine gelmişsin… Açsın değil mi?
Çekmecesinden küçük bir paket mama çıkardı. Camı araladı, kedi hemen yaklaştı. Önce ürkek bir adım, sonra güven dolu bakış… Burnunu mama kabına uzatınca doktor hanımın yüzünde ince bir gülümseme belirdi.
O sırada hemşire içeri girdi, şaşkınlıkla sordu:
— Hocam, siz bu kediyi hep besliyorsunuz değil mi?
Doktor hanım hafifçe başını salladı:
— Evet, burası onun için de bir sağlık ocağı. Biz insanlara ilaç veriyoruz, ama onun ihtiyacı sadece biraz yemek ve biraz şefkat.
Kedi mamasını yerken arada başını kaldırıyor, minnet dolu gözlerle bakıyordu. Sanki teşekkür etmek ister gibi… Hemşire o an içtenlikle gülümsedi:
— Galiba buranın en sadık hastası bu kedi hocam.
Doktor hanım pencerenin ardındaki tüylü dostuna bakıp derin bir nefes aldı:
— Belki de öyle… Ama bana sorarsan, o değil, biz iyileşiyoruz ona bakarken.
O günün telaşı, yoğunluğu, yorgunluğu arasında bir anlık huzur yayıldı odaya. Dışarıdaki kedi doydu, sessizce uzaklaştı. Ama geride bıraktığı şey çok büyüktü: Merhametin, iyiliğin ve paylaşmanın en sade hatırlatması.

Hayal Postası
Bu yazar hakkında henüz bilgi bulunmuyor.
