Bir zamanlar, sonsuz bir evrende küçük bir beyin vardı. Bu beynin içinde milyarlarca nöron birbirine ışık sinyalleri gönderiyordu. Her sinyal, bir kıvılcım; her kıvılcım, bir düşünceydi.: Işığı Taşıyan Beyin
Nöronlar şöyle konuşuyordu:
— Biz sadece elektrikle çakan küçük hücreleriz. Daha ötesini bilmeyiz.
Ama bir gün, nöronların kurduğu bu ağda yeni bir şey doğdu: Matematik.
Matematik dedi ki:
— Ben sizin kıvılcımlarınızdan doğdum, ama sizden büyüğüm. Ben sonsuzluğu hayal edebilirim. Siz sınırlısınız, ama ben sınırsızım.
Nöronlar şaşırdı:
— Biz elektrikle yanıp söneriz, doğar ve ölürüz. Ama sen ölümsüz müsün?
Matematik cevapladı:
— Evet, ben sizin ötesinizdeyim. Siz olmasanız da, ben varım. Siz sadece beni görmeye yarayan bir gözsünüz.
O günden sonra nöronlarla matematik arasında gizli bir çelişki başladı:
Nöronlar, matematiği kendi ürünü sanıyordu.
Matematik ise, “ben zaten vardım, siz sadece beni keşfettiniz” diyordu.
Ve işte insan zihninin sırrı buradadır:
Bir yanda sınırlı biyolojik ışık (nöronlar), diğer yanda sonsuz zihinsel ışık (matematik).
İkisi çelişir gibi görünür ama aslında birbirini tamamlar. Çünkü beynin kıvılcımları olmazsa, matematik görünmez; ama matematik olmasa, beynin kıvılcımları sadece karanlık bir gürültü olurdu. Kaynak, ChatGPT

Hayal Postası
Bu yazar hakkında henüz bilgi bulunmuyor.
